Yabusame
Yabusame, okçu samurayların dörtnala giden üzerinde üç hedefi vurduğu kutsal sportif bir ritüeldir.
TARİHÇESİ
Yabusame'nin kökeninin, İmparator Kinmei'nin Oita Eyaletindeki günümüz Usa Jingu Tapınağı olan Usa'da yabasame denilen at sırtında üç ok atması emrini verdiği 6. yüzyıla kadar uzandığı söylenir. Heian Dönemi'nde İmparator Uda, at sırtında okçuluk ustası Minamoto no Yoshiari'ye “Atlı Okçuluğun Kuralları ve Görgü Kuralları”nı düzeltmesini emreder. Bunlar daha sonra Minamoto klanının nesillerine ve ardından Shinra Saburo Yoshimitsu’nun torunları olan Takeda ve Ogasawara ailelerine aktarılır. Bu sporun atlı okçuluğun gösteri olarak düzenlenmesi ve yabusame olarak resmileştirilmesi 1187'de mümkün olmuştur. İlk Yabusame turnuvasını düzenleme görevi, Minamoto'nun eğitmeni olan Seiwa Genji klanından Ogasawara Nagakiyo'ya verilmiştir. Samuraylar 12. yüzyıldan beri kullanılan yay, ok ve geleneksel kıyafetleri ile bu sporu yapmaya devam etmektedirler. Yabusame gösterileri, Japonya’da Kamakura'daki Tsurugaoka Hachimangu Mabedi’nde 800 yıldır düzenli olarak gerçekleştirilmektedir.
KURALLARI
Yabusame, kuralları basit olan bir spordur. At sırtındaki bir okçu, yaklaşık 255 m uzunluğundaki halatlı bir parkurun bir ucundan yola çıkar ve atını diğer uca doğru dörtnala sürer. Durmadan veya yavaşlamadan, her biri pistin bir tarafında yaklaşık 70 m aralıklı yerleştirilmiş üç ahşap hedeften birine arka arkaya üç ok atar. Daha sonra hızlı bir şekilde yavaşlaması gerekir, böylece parkurun bitiminden önce durabilir. Tüm koşu yaklaşık 20 saniye içinde biter ve kaç hedef vurulduysa ona göre puan hesaplanır. Üç hedefi de vurmak için okçunun uyguladığı üç yöntem vardır. Bunlar: Yundeyoko (oku sola doğru çekmek), yundesugaki (yere sabitlenmiş hedeflere atış yapmak) ve metesugai (sağ taraftaki hedeflere atış yapmak).
- Easy
- 1-5 hours
- 18
Ulama
Ulama, geçmişi 3500 yıl öncesine dayanan ve yaklaşık 4 kg ağırlığındaki kauçuk topu saha sınırları içerisinde tutmayı amaçlayan geleneksel bir spordur.
TARİHÇESİ
Kökeni Olmec, Maya ve Aztekler’e dayanan bu oyun günümüzde Meksika’da oynanmaktadır. Ulama, Yunanistan’daki ilk Olimpiyat Oyunlarının kurulmasından yaklaşık bin yıl önce, Orta Amerika’nın eski Mezoamerikan kültürleri tarafından oynanmasından beri dünyanın bilinen en eski takım sporu olarak kabul edilmektedir. Uzmanlar tarafından bu bölgede yer alan antik kentlerin her birinde bu top sahalarından bir adet bulunduğu ve günümüzden yaklaşık 3600 yıl önce inşa edildikleri tahmin edilmektedir.
KURALLARI
Ulama, yaklaşık 225 metre uzunluğunda ve 13 metre genişliğinde tat adı verilen bir alanda oynanır. Tat alanı saha uzunluğunda bir çizgiyle, ortadan ikiye bölünür ve bu çizgiler her iki tarafın sınırlarını oluşturur. Takımlar genelde üç ile beş kişiden oluşmakla birlikte bu sayı değişebilir. Arkeolojik kazılarda elde edilen bulgulara göre 3-8 kg ağırlığında 25-37 cm çapında kauçuk bir topla oynanır. Sahalar taş bloklarla çevrilidir. Müsabakalarda koruyucu kıyafetler giyilmesi zorunludur. Oyuncu, servis atışı yapar ve topu yüksek seviyede atar, bu atışla oyun başlatılır. Oyuncular kalça vuruşlarıyla topu devamlı havada tutmaya çalışır. Topu havada tutamayan takım rakip takıma sayı vermiş olur. Ulama oyununda 8 sayı alan takım oyunu kazanır.
- Easy
- 1-5 hours
- 18
Ssierum
Ssireum, Kore'de sporcuların sapta adı verilen bel ve bacaklara sarılı kumaş kemerleri tutarak birbirlerini yere itmeye çalıştıkları geleneksel bir güreş şeklidir.
TARİHÇE
Antik çağlardan beri bayramlarda, kutlamalarda ve festivallerde icra edilen bu güreş, 2018 yılında Güney Kore tarafından UNESCO Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Hükümetlerarası Komitesi Temsili Listesine kaydedilmiştir. Ayrıca bu güreş türü Kore'de eğitim müfredatına alınmakta ve yaşatılmasına önem verilmektedir.
- Easy
- 1-5 hours
- 18
Atlı Cirit
Etimolojik açıdan Arapça kökenli olan ve “hurma ağacının soyulmuş̧ dalı” anlamına gelen “cirit”e, “sopa” veya “değnek” de denilmektedir. Atlı cirit, Türklerin çok eskiden beri yapılagelen atlı savaş sporlarından birisidir.
TARİHÇESİ
Kimi yörelerde “değnek oyunu” diye de bilinen atlı cirit, Orta Asya kökenli bir oyun olup Hunlar zamanından beri bilinmekte ve oynanmaktadır. Atlı cirit, Türkler arasında barış̧ zamanında askerlerin ve atların savaşa alıştırılmasının sağlanması, saldırı ve savunma yeteneklerinin geliştirilmesi için oynanmıştır. Osmanlı’nın kuruluş yıllarından itibaren Osmanlı padişahları tarafından cirit meydanları yaptırılmış ve atlı cirit oynanmasına önem verilmiştir. Cirit oyununa ilgi duyan ve izlemekle yetinmeyip atına binip cirit atan padişahlara halk, ‘padişah ciride bindi’ demiştir.
KURALLARI
Atlı cirit oyunu karşılıklı iki takım kurularak oynanmaktadır. Takımlar açık alanda 70 m genişliğinde 120 m uzunluğunda bir alanda oynanmaktadır. Oyunda takımlara alay adı verilmekte ve bu alaylar 6, 8 veya 12 kişi olacak şekilde belirlenmektedir. Atına binen oyuncular sağ ellerine bir cirit alırlar ve yedek ciritlerini de diğer ellerinde hazırda tutarlar. İki tarafın birinden bir atlı öne fırlar, karşı dizinin önüne 30-40 m kadar yaklaşır. Sıradan elinde cirit bulunan bir atlı yiğit, dolu dizgin atını ortaya doğru koşturur ve karşı takımdan bir yiğidin adını söyleyerek “cevelan” yapar. Ciridini hedef alarak savurur, yani “meydan okur”. Sonra geri dönerek dolu dizgin kaçar. Cirit atılan kişi ise kendisine cirit atanı izleyerek kovalar ve hücuma kalkarak ciritini ona savurur. Aynı anda öbür taraftan bir oyuncu fırlayarak, ciriti arkasına savuranı kovalar. Kovalayanı, diğer sıradan bir yenisi kovalayarak oyun sürdürülür. Oyunculara yapılan isabetli atışlar takımlara puan kazandırır. Atlı cirit oyununda, ciride hedef olmaktan kaçan taraf hem atını kullanır hem de ciritten kendini sakınır, bu harekete “kolan boşaltmak” denir. Atılan cirit havada yakalanırsa, yakalayan ciritbazın takımı sayı kazanır. Cirit kurallarından en önemlisi rakibi vurabilecek mesafedeyken cirit atmayarak sayı almaktan vazgeçmektir. Bu hamle ile rakip affedilmiş olur. Oyunun bitiminde en fazla sayı alan alay, oyunun galibi olarak ilan edilir.
- Giriş
- 1 Saat
- 2 Kişi
Atlı Okçuluk
At dörtnala giderken atın dizginlerini tutmadan bedenin hareketiyle atı yönetme aynı anda da ok ile hedefe atış yapma becerisi gerektiren geleneksel bir spordur. Atlı okçulukta sporcuların temel malzemeleri şunlardır: Yay, ok, ok kabı (tirkeş) ve yay kabı (sadak). İcra sırasında sporcular zorunlu olarak geleneksel kıyafetler giymekte ve teçhizat kullanmaktadırlar.
TARİHÇESİ
Tarihsel olarak atlı okçularının tarihte savaş meydanlarında vur-kaç, sahte geri çekilme ve düşmanın etrafını sarma gibi taktikleri kullanarak bulundukları bilinmektedir. Spora ilişkin ilk kayıtlar 13. yüzyıl Memlûk coğrafyasından gelmektedir. Farklı coğrafyalarda sporun icrasında güvercin, ördek, gümüş top ve elma gibi nesnelerin kullanıldığı görülmektedir. Atlı okçunun hedef atışları “kabak atışları” ve “kıgaç atışları” olarak sınıflandırılmaktadır. “Kabak atışı” kendisine özel alanlar tahsis edilen ve 17. yüzyıla kadar çok popüler olan bir spordur. Bazı şehirlerde “kabak meydanı” olarak adlandırılan meydanlar ismini bu atıştan almaktadır. “Kıgaç”ın ise net bir tanımı bulunmamakla birlikte yere konmuş her türlü hedef için kullanılan genel bir atış tekniği olarak düşünülmektedir.
Atlı okçuluk Türkiye tarafından 2019 yılında UNESCO İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsilî Listesi’ne kaydettirilmiştir.
KURALLARI
Atlı okçuluk müsabakaları günümüzde iki türde gerçekleştirilmektedir: Tablan bendi (Türk Parkuru) ve Kabak bendi. Tabla bendinde farklı mesafelerdeki üç hedef, okla vurulmaktadır. Hedefte 15 cm çaplı alana isabet +6 puan, 30 cm çaplı alana isabet +4 puan, dış alana isabet +2 puan alır. Eğer sporcu süratini doğru ayarlar ve 10 saniyeden kısa sürede en az iki hedefe isabet sağlarsa +1 puan; daha uzun süredeyse -1 puan alır. 14 saniye ve üzerinde geçtiği turda puanı sıfırlanır. Kabak bendi kendi içerisinde “Kikaç” ve “Kabak” olmak üzere iki hedeften oluşmaktadır. Yerde bulunan hedef “Kikaç” olarak adlandırılır. Kabak hedefi ise hedefe doğru dörtnala giden atlı okçunun atının boynuna eğildiği sırada yukarıya doğru dönüp atış yapmasıdır. Hedefler sağda, solda ve geride bulunmaktadır. Sporcunun hedefin merkezine ve merkeze en yakın isabeti puanını arttırmaktadır. Kabağı vurmak ise en yüksek puanı kazandırmaktadır.
- Zor
- 2 Saat
- 3 Kişi
Kökbörü
Geçmiş dönemlerde yiğitlerin her zaman savaşa hazır olmalarını sağlamak amacıyla yaptıkları talimlerden ortaya çıkmış atlı bir spor türüdür. Türklere ait millî bir spor olan Kökbörü farklı adlar alarak farklı coğrafyalarda yaygın olarak oynanmaktadır.
TARİHÇESİ
Kökbörü sporunun tarihinin yüzlerce yıl geriye gittiği bilinmektedir. Meşhur Oğuz Kağan Destanında ve Türk hakanların mektuplarından Kökbörü sporunda atıf yapılarak bahsedilmektedir. 2017 yılında Kırgızistan tarafından “Kökbörü Geleneksel At Oyunu” adıyla UNESCO İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsilî Listesi’ne kaydettirilmiştir. Ayrıca Kökbörü 2014 yılından bu yana iki yılda bir düzenlenen Dünya Göçebe Oyunları’nın içerisinde de önemli bir yer tutmaktadır.
KURALLARI
Orta Asya’dan bu yana binlerce yıldır yapılan bu spor türünde sporcuların güçlü, dengeli, çevik, yüksek manevra kabiliyetine sahip, rakibinin stratejisine göre karşıt atak geliştirebilecek beceride olmaları gerekmektedir. Bu spor türünde oyuncunun at ile aynı anda gerekli hamleyi yapabilecek kadar atıyla bağ kurması oldukça önemlidir.
Yarış stadyumlarda, geniş ve düz sahada, 20’şer dakikalık periyotlarla, üç devrede yapılır. Beşer, onar ya da on beşer kişiden oluşan iki takım kurulur. Takımlar birbirlerine karşı çizilen çizgiye dizilirler. Bu çizgiden 50-60 metre ileriye bir çember çizilir ve bu çemberin ortasına başı kesilmiş, içi boşaltılmış bir keçi, kuzu veya koyun bırakılır. Bu koyunun getirilmesi için de bir çember çizilir, ortasına bir direk ve bayrak asılır. Hakem işaretiyle kaptanlar ortaya çıkarak karşı karşıya gelirler ve yarış başlar. Yarışan takım kaptanları at sırtından düşmeden, yere eğilerek hayvanı alıp belirlenen yere götürmeye çalışırlar. Keçiyi eğilip alarak bayrağın dikildiği yere götürmeye çalışan sporcuyu diğer takımın kaptanı takip ederek keçiyi almaya çalışır. Bu aşamadan sonra takımlar toplu atağa geçer. Hangi takım keçiyi bayrak dikili çembere götürmeyi başarırsa yarışın da kazananı olur.
- Easy
- 1 - 2 hours
- 15
Aba Güreşi
Güreşçilerin sırtlarına aba giyerek, bellerine kuşak bağlayarak yaptıkları güreştir. Günümüzde Hatay ve Gaziantep yörelerinde yapılır.
- Easy
- 2 - 3 hours
- 16
Aşık Oyunu
Aşık oyunu, adını oyun malzemesi olan “aşık” kemiğinden alan ve misketin atası olarak bilinen geleneksel bir spordur.
TARİHÇESİ
Aşık oyununa rastlanılan ilk yazılı kaynak, Kaşgarlı Mahmut’un 1072-1074 yılları arasında yazdığı Divanu Lugat’it-Türk’tür. Aynı zamanda Dede Korkut Hikâyelerinin ilki olan “Dirse Han Oğlu Boğaç Han” hikâyesinde de çocukların aşık oynadığından söz edilmektedir. Aşık, geçmişte yaşam şartları nedeniyle zor bulunan bir kemik olmuştur. Bu nedenle Anadolu’da oyuna davet ederek aşık kazanmak ve kazanınca ustalığını dile getirmek için “sen benimle aşık atamazsın” denilmiş, yarışmak ve boy ölçüşmek istenmiştir. Aynı zamanda aşığın çukur yüzüne “cuk” denilmiş, oyuncu atış yaparken buraya baş parmağını koyarak atış yaptığında da istediği kadar aşık kazanırsa “cuk oturdu” denirmiş. Bu sayede istenilen aşıklar kazanılmış ve oyuncu, oyunun kazananı sayılırmış. Aşık oyunu sadece Anadolu’da değil, Orta Asya ve Avrupa kıtalarında da oynanan geleneksel oyunlar arasındadır. Aşık oyununu 2017 yılında UNESCO İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsilî Listesi’ne kaydettirilmiştir.
KURALLARI
En az 2 kişiyle oynanan oyuna başlamadan önce, karşılıklı ve aralarında en az beş adım olacak şekilde iki çizgi çizilir. Bütün oyuncular bir çizgide toplanır. Sırayla, ellerindeki daha ağır ve enek denen aşığı karşı çizgiye atarlar. Tüm atışlar yapıldıktan sonra çizgiye en yakın olan aşığın sahibi birinci olur; bu sıralama takip edilir. Bu oyunda ana hedef başı vurmaktır. Baş, son oyuncunun belirlediği sağ ya da sol aşıklardan biridir. Başı vuran oyuncu bütün aşıkları alır. Eğer oyuncu başı değil de başka bir aşığı vurursa ve o aşık ile kendi aşığı olan eneki çizgi dışına çıkartırsa, o çıkarılan aşıktan itibaren başın zıt tarafındaki bütün aşıkları alır. Kalan aşıklar tek-rar dizilir ve sıradaki kişiyle atışa devam edilir. Yerdeki aşıklar bitene kadar oyun devam eder ve en çok aşık kazanmış olan oyuncu oyunun kazananı olur.
- User
- 2-4 hours
- 10
Kuşak Güreşi
Kırım lehçesinde “küreş” denilen bu güreşler Hıdırellez’de ve “tepreş” denilen eğlencelerde ve düğünlerde yapılmaktadır.
- Easy
- 5-8 hours
- 15
Mangala
Mangala; dünyanın farklı bölgelerinde geçmiş dönemde taş ve kuyu ile, günümüzde ise çoğunlukla oyun tahtası üzerinde taşlarla ve iki oyuncuyla icra edilen zekâ ve strateji oyunudur.
TARİHÇESİ
Binlerce yıllık kayalara oyulmuş oyun çukurları Mangala’nın Tunç Devri’nden beri oynandığını kanıtlamaktadır. Oyunun Saka, Hun, Göktürk, Uygur, Karahanlı, Selçuklu, Osmanlı, Ihşit, Tolunoğlu, Memlük kültür çevrelerinde oynandığı bilinmektedir. Şanlıurfa’daki Göbeklitepe’de bulunan taşa oyulmuş mangala düzeneğine benzer düzenek kalıntıları dikkate alındığında mangala oyununun tarihi, insanlığın en eski dönemlerine kadar dayandırılabilir.
Mangala 2020 yılında Türkiye, Kazakistan ve Kırgızistan’ın ortak dosyası olarak “Geleneksel zekâ ve strateji oyunu: Togyzqumalaq, Toguz Korgool, Mangala/Göçürme” adıyla UNESCO İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsilî Listesi’ne kaydedilmiştir.
KURALLARI
Mangala her yaştan sporcunun oynayabildiği ve genellikle iki kişiyle oynanan bir oyundur. Birçok oynanış biçiminin olmasının yanında günümüzde yaygın oynanış şekli aşağıdaki gibidir.
Toprak veya tahta üzerine altı sıra kuyu (çukur) açılır. Toplamda 48 taş ile oynanmaktadır. İki oyuncu karşılıklı olarak oturur. Her oyuncu kendi önündeki altı kuyusuna dört adet taş koyar. Oyuncular sağdan sola doğru oynarlar. Sağdaki ve soldaki büyük kuyular (hazneler) taşları biriktirmek içindir. Oyuna kimin başlayacağını belirlemek için bir oyuncu eline bir taş alır ve avcunda saklar. Rakibine hangi elinde taş olduğunu sorar. Rakip taşın olduğu eli bulursa oyuna ilk olarak başlama hakkı kazanır. Oyuna başlayan oyuncu kendi kuyularından birinden bir taş bırakarak kalan taşlarını sağa doğru sıra ile kuyulara bırakır. Elindeki taşlar bitene kadar her kuyuya bir taş bırakır. Elinde kalan son taş oyuncunun kendi haznesine gelirse tekrar oynama hakkı kazanmış olur. Oyuncu sırayla taşları kuyuya bırakırken rakibinin kuyusuna da taşları bırakmaktadır. Elindeki son taş rakibinin kuyusuna geldiğinde kuyudaki taş sayısı çift olursa o kuyudaki bütün taşları kazanır ve haznesine koyar. Oyuncunun elinde kalan son taşı kendi kuyularındaki boş bir kuyuya den gelirse hem kendi kuyusundaki bir taşı hem de kuyunun karşısındaki rakibin kuyusundaki bütün taşları kazanır ve kendi haznesine koyar. Oyunculardan birinin kendi kuyularında taş kalmazsa oyun biter. Taşları ilk bitiren oyuncu rakibin kuyularında kalan tüm taşlarını da alıp kendi haznesine koyar. Oyun sonunda oyuncular yeniden oyuna başlıyor gibi haznelerindeki taşları kendi kuyularına dörder dörder yerleştirirler. Elinde fazladan taş olan oyuncu, oyunun kazananı olur.
- Easy
- 3-6 hours
- 15